40 yıldır düşündüklerim ve yapabildiklerim.
Bu yıl sektördeki 43.yılım. Ne mutlu ki sağlık ve esenlik içerisinde bir yılı daha devirdim. Allah herkese sağlık mutluluk ve uzun ömürler versin. Tabii herkesin kullandığı bir deyiştir; “ yaş aldım, yaşlanmadım” denir hep. Ama gerçekten insan yıllar geçtikçe bu düşünceye daha çok sarılıyor ve bende kendimi sektöre yeni başlamış genç bir yönetici gibi hissediyorum.
Ne yapayım ki 43 yıl önce sigortacılığı seçip sigortacı oldum, başka iş bilmiyorum ve işimi mesleğimi çok seviyorum. Hep daha iyi bir sigortacı nasıl olurum, mesleğimin gelişmesi, sektörün büyümesi için neler yapmalıyım, tecrübelerimi genç meslektaşlarıma nasıl aktarırım diye sürekli zevkle, istekle çalışıyorum.
Son yıllardaki gelişmeleri gördükçe de çok mutlu oluyor ve daha çok çalışmak için motive oluyorum. Öğrendiğim duyduğum her yeni ve güzel gelişme haberi beni inanılmaz derecede mutlu ediyor. Hele olmasını istediğim, olması için emek harcadığım şeyler gerçekleşince mutluluğum katlanıyor, laf aramızda birazda kıvanç duyuyorum.
On yıllar önce hayal edip projelendirdiğim “sigortamatik-kiosk” projemi on yıl önce gerçekleştirmiş ama yasal düzenleme eksikliğinden yaygın olarak kullanma şansı elde edememiştim. Bildiğiniz gibi SEDDK nın kurulmasının ilk icraatlarından olarak uzaktan satış yasal düzenlemesi yapıldı ve artık poliçe satışı kiosklardan da satılabilip sigortalılara daha çabuk iletilebilecek. Nasıl mutlu olmam ki?
Dün gece yine güzel bir gelişmeye şahit oldum ki, bu bana birazda 43. yıl hediyesi gibi geldi ve sevincim mutluluğum katlandı. Pandemi döneminden kalan alışkanlıkla ve özellikle “evde kal” sloganı kapsamında hepimiz kitap okumak yanında film, dizi, açık oturum, belgesel izlemeye daha çok vakit ayırır olduk. Bende yerli dizileri severek izliyorum. Bunlardan “benim adım melek” isimli bir diziyi izlerken gözlerime inanamadım ve nasıl duygulandım anlatamam. Senaryo gereği bir çarşıda yangın çıkıyor ve maddi durumları çok iyi olmayan esnafa ait bir çok işyeri, dükkan yanıyor ve o insanların hayatları kararıyor, çok zor duruma düşüyorlar. Bu sırada sigortacı devreye giriyor ve hepsinin sigortalarını yapan sigortacılar esnafın tüm zararını karşılıyor ve o insanların geleceklerini kurtarıyor. Ne güzel!!
Daha önce bir çok defa gerek konuşmalarımda ve gerekse yazılarımda bahsettiğim sektörün gelişmesi için yapılması gerekli PR faaliyetlerinden en önemlilerinden olan bu mecranın hiç kullanılmadığını altını çize çize defalarca belirttim. Penetrasyonun son derece düşük olduğu ülkemizde hatta sektörün kendisinin bile finansör olarak sigortanın bir ihtiyaç ve kişilerin kendilerinin karşılayamayacakları felaket zararlarını karşılayacak çok gerekli bir araç olduğunu halka anlatacak film ve dizi yapılmasının çok önemli olduğunu söyledim. İşte bunun azda olsa gerçekleştiğini görmekten dolayı çok mutlu oldum. Eminim ki binlerce kişi bu diziyi izlemiş ve sigortanın herkes için ne kadar yararlı bir şey olduğunu fark etmişler ve kendilerine “bizim sigortamız var mı?” sorusunu sorduklarına inanıyorum. Bu bile çok önemli bir gelişmedir ve bunun devamı getirilmelidir diye düşünüyorum.
Bunu kimlerin nasıl yaptığını bilmiyorum. Senaristin yaratıcılığı mıdır yoksa sektörün bir girişimi olmuş mudur bilmiyorum. Ama kim sebep olduysa hem olanların hem de gerçekleştirenlerin emeklerine sağlık.
Geçen gün yine çok izlenen güncel bir dizide senaryoya bazı sahneler ve replikler ekleyerek gece geç vakit acıkan aile fertlerine dışardan yemek siparişi veriyorlar ve sıcak sıcak yemekler çabucak geliyor.
Şimdi sektörümüzle ilgili de bu konuda gelişmeleri bekliyorum ve elimden geldiğince yakından takip edeceğim. Bu vesile ile sağlıklı, güzel ve bol sigortalı günlerde birlikte olmak dileği ile doğum günümü kutlayan tüm dostlarıma teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım.
Servet Gürkan