Birçok beyin tek bir kişi olarak düşünebilir mi? Kolektif zekanın harikaları. Hadi bir oyun oynayalım. "Viking sürüsü mü yoksa ordu karıncaları mı?"


a) Bu canlıların yüz binlercesi, Güney Amerika ormanını dolaşıp yollarına çıkan her şeyi yutarken görüldü.
b) Bunlar 9. yüzyıl İngiltere'sindeki düzinelerce köyü hızla boşalttı.
c) Bunlar sessiz ve hareketsiz bir kraliçeye saygı gösterir.
d) Popüler bir roman, bir ailenin varisinin bu işgalciler tarafından acımasızca yok edilmesiyle biter.
e) Bu grup yabancıları köleleştirmesiyle tanınır.

Cevaplar:

a) ordu karıncaları;
b) Viking sürüsü;
c) ordu karıncaları;
d) ordu karıncaları;
e) her ikisi.

Sen Nasıl cevapladın?

Oyunun önerdiği gibi, karınca grupları ve insan grupları, evrim ağacının zıt uçlarında olmalarına rağmen pek de farklı davranmazlar. Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü'nden Jurgen Kurths'un belirttiği gibi, "Tek karınca kesinlikle akıllı olmasa da, kolektif hareket benim demeye meyilli olduğum şekilde, zekidir.

"Hayvanlardaki kolektif zekâ, kolektif hareketin bireyi olan hayvanlar kendi başlarına planlama gücünden yoksun olsalar da, arıların, karıncaların, kuşların ve balıkların sergilediği son derece karmaşık toplumları ve onların davranışlarını açıklar.

Ordu karıncaları "Eciton burchelli" göçebedir, bu nedenle günlük olarak yüksek düzeyde bir koordinasyon gereklidir - her yemek yemeye ihtiyaç duyduklarında hareket etmeleri gerekir. Kendilerini genellikle onlarca metre genişliğinde ve birkaç metre derinliğinde tek tip bir şerit halinde organize edip, sonra birlikte hareket ederler.

Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabında olduğu gibi yeni doğan bebeklerle değil, çoğunlukla diğer eklembacaklılarla beslenirken, yol boyunca önlerine çıkan her şeyi (diğer karıncalar dahil) yutarlar ve işlerini bitirince de kamp kurarlar.

Pek çok karınca bitkilerden ve diğer malzemeleri kullanarak tüneller veya yuvalar oluştururken, bu ordu karıncaları kendi vücutlarından açık hava ordugahları (bivouaclar) oluştururlar. Kendilerini ayakları ve ağızlarıyla ağaçlara veya kütüklere tutturarak, diğer karıncaların içinde yaşaması için bir hamak yaratırlar ve böylece karıncaların vücutlarının sadece bir kısmını elementlere maruz bırakırlar.

Polyergus rufescens türü ise farklı bir şekilde işbirliği içinde hareket eder. Eciton burchellii gibi, toplu halde diğer kolonilere inerler. Ancak karşılaştıkları diğer karınca türlerini yemek yerine onları kaçırırlar ve onları ev sahibi koloninin yavrularına hizmet eden ve büyüten kölelere dönüştürürler.

Bu çeşitli faaliyetlerde yer alan tüm koordinasyon, neredeyse anlık iletişim gerektirir ve konuşmayan- hatta görmeyen yaratıklar için, bir kör ordu karınca türü olan E.Hamatum örneğinde olduğu gibi - içgüdülerin kombinasyonunu ve adaptasyonu gerektirir.

Karıncaların çoğu, özellikle yiyecek ararken feromonlar (haberleşmek için çıkarılan koku) aracılığıyla iletişim kurarlar: bir grup karınca, yiyecek aramak için gelişigüzel bir şekilde dışarı çıkar ve biri bir şey bulduğunda, bir örnekle koloniye geri döner. Diğer karıncalar onu besin kaynağına kadar takip ettikçe, daha fazla feromon atılır ve böylece yiyecek yoluna daha fazla karınca çekilir. Bu nedenle, yiyecek kaynağı mevcutken ve onu bulacak karıncalar varken, dışarıdan mutfağınıza doğru giderek daha fazla karıncanın yürüdüğünü göreceksiniz.

Feromonal iletişime ek olarak, tek tek karıncalar, koşullara anlık tepkilerini yönlendirmek için "pratik kuralları" kullanırlar. Örneğin, kör ordu karıncaları, bir kalabalığın yoğunluğuna tepki vererek, geçilemez durumlarda kendi bedenlerini kullanarak köprüler kurarlar. Ve bunu, ilk önce bir genişliğin en dar bölümünü hedef alacak ve vücutlarıyla daha geniş alanları kaplamadan önce diğer karıncaların geçmeleri için asgari uygun köprüyü oluşturacak şekilde yaparlar.

Karıncaların köprü kurmasından farklı olarak sığırcıkların karmaşık sürü davranışları, tüm üfürümün yararına bireyler tarafından bilinir (bu, "sığırcık" için güzel bir şekilde tanımlayıcı ve muhtemelen onomatopoeik ortak isimdir). Sığırcıkların toplu akrobasisi, yalnızca sayı olarak değil, bir milyon kuşun fısıltısına da sahip olabilir ve aynı zamanda avcıların kafasını karıştırarak da güvenlik sağlar. Kuşlar, sürü hareketi sırasında da muhtemelen bilgi paylaşırlar.

Sığırcıklar, iyi tanımlanmış kenarları koruyacak şekilde koordine olurken, mırlanlar tek bir şekilde halka olup dönerler.Bunu nasıl yaptıkları Roma döneminden beri bir spekülasyon konusu olmuş ve İtalya'nın Sapienza Üniversitesi'nden Andrea Cavagna ve Irene Giardina'yı uzun yılları kapsayan bir deney yapmaya sevk etmiştir.

Her bir kuş belirli bir mesafe içinde her komşuyu takip etmek yerine, en yakın komşularından sınırlı sayıda kuşu - sığırcık sürüleri için yedi- izler ve onlara yanıt verir. Bu sayı, bitişiğindeki kuşları ifade eder: Her kuş, bitişik komşularının her birinden belirli bir mesafede kalırsa, sürü aynı anda aşağı yukarı aynı anda bükülür ve katlanır. Bir kuş yaklaşan bir şahinin farkına vardığında, kuş dönecek ve ani bir hareket dalgasına neden olacaktır.

Sığırcıkların gösterdiği olağanüstü tepki süreleri hakkında halen açık sorular kalmaya devam ediyor, ancak balıkları eğitmek üzerine yapılan son araştırmalar, su altı kararlarının nasıl gerçekleştiğine dair bazı bilgiler sunuyor.

Balıklarda toplu karar verme de komşuların hareketlerine dayalı bir çığ veya eylem kademesinden kaynaklanır. Ve bazı kararlar rastgele olsa da - bazen davranışı nedeniyle incelenen "ürkek" bir balık olan altın parlatıcılar için olduğu gibi - bir okulda "kilit ön konumlarda" yer alan balıklar tarafından bilgi temelli karar verme, okuldaki diğer balıklar arasında fikir birliği oluşturmanın anahtarı olduğu görülmüştür.

Bilgilendirilmiş karar verme sürecinden rastgele karar vermeye kadar bir sıralama yapmak için tasarlanan bir çalışma, farklı renk kodlu ortamlarda yiyecek beklemek üzere eğitilmiş iki balık grubunun, en çok faydalananların, genellikle liderlik pozisyonundaki balıklar tarafından yönlendirilenler olduğunu gösterdi.

Karıncalar, kuşlar ve balıklar gibi hayvanlarda kolektif zeka (veya kolektif hesaplama) uzun zamandır gözlemcileri büyülemiştir. Bütün bunlar sonucunda, bilişsel olarak kendimizden aşağı olduğunu düşündüğümüz hayvanlar nasıl oluyor da işbirliği içinde yaşama konusunda bu kadar beceriklidirler? Kendi toplumsal varoluşumuzu nasıl geliştireceğimizi anlamak, burada açıklanan araştırmanın amaçlarından biridir. Birkaç çalışmada belirtilen bir başka araştırma hedefi, robotlar arasında sürü zekası yaratma potansiyeliydi. Bu fikir sizi de benim gibi biraz gerginleştiriyorsa, bu tür robotların şimdilik doğal afet bölgelerine girebilmek ve zorlu arazi koşullarında veya zor durumlarla karşılaştıklarında tepkilerini kendi kendilerine yönlendirebileceklerini öğrenmek sizi rahatlatabilir. Ya da, ahlaki eğilimleri ne olursa olsun, yarı duyarlı robotlar konusunda korkmaya devam edebilirsiniz.

Ama bence günümüzde en çok araştırılması gereken konu biz insanoğlunun sahip olduğu kolektif zekayı nasıl kullandığıdır. Kolektif zekanın kullanılması için bireyler arasında belli bir standart olması mı gereklidir. Ya da her birey kendisi yalnız tek başına mı karar vermektedir. Bu konu hem biz sigortacılar için hem de siyasetçiler için çok önemlidir ve ciddi bir Ar-Ge konusudur.

Anasayfaya dön